13 Haziran 2008 Cuma

Hepsi Farklı Hepsi Değerli

Her biri ayrı değerde, her biri ayrı tat ve her biri fıtratına göre farklı birini doyurup açlığını gideriyor... Her biri bize ayrı bir örnek, layık olabiliriz inşaallah...

HAKİME ED - DIMEŞKİYYE
Şam evliyalarının büyüklerinden, Marifetullah sahibi bir hanımdır1 ve ayrıca Rabia-i Şamiyye’nin hocasıdır.2
Rabia anlatıyor: Bir gün onun yanına girdim Kur’an okuyordu. Bana; “Ey Rabia! Eşinin senin üzerine evlenmek istediği haberi ulaştı.” Doğrumu deyince ben de; evet dedim. Bunun üzerine: akıllı bir kimse nasıl kabul eder ki. Bir akıl ile gönlünü Hüda’dan ayrı iki kadın ile meşgul kılsın! Şu ayet sana ulaşmadı mı? “ Selim bir kalple Allah’a gelenler müstesna...”3 Ben, hayır dedim. Bunun üzerine ayeti tefsire başlayarak, kalbi selimi şöyle açıklamıştır: “ O Allah’tan başkasını kalbine sokmayıp sadece Allah ile birlikte olmak.”4 Ebu Süleyman ed-Darani, Hakime’nin bu sözü hakkında:” Otuz seneden beri bundan daha büyük bir söz duymadım.” demiştir.5 Rabia devamla: “ onun bu sözünü işitince çıkıp eve gittim. Sokakların tenha yerlerinden gidiyor ve erkeklerden haya ediyor, kaçınıyordum. Beni kimse görmedi ve gelip olayı eşime anlatınca eşim: buna şükür etmek gerekir dedi.6
İnsan nasıl olmalıdır sorusuna şöyle cevap vermiştir: Hak ile olmalı, Hak ile söylemeli, Hak ile dinlemelidir.7
Hakime ed-Dımeşkıyye’nin ayeti tefsir edişinden, onun Kur’an’ı onu özümsemiş ve hayatına geçirmiş olduğunu anlıyoruz. Ayrıca ‘kalbi selim’i isteyen birinin ona; kalbinden tüm sevgileri, ilgileri ve meşguliyetleri çıkarmakla ulaşabileceğini belirterek ayete güzel bir yorum getirmiştir.
HABİBE EL –ADEVİYYE
Basra âbidlerinden ve ariflerin büyüklerindendir. Ebu Muhammed el-Mekkî’nin anlattığına göre; Habibe yatsı namazını kıldıktan sonra düz bir yere ulaşıncaya kadar gitti. Örtüsünü sıkıca bağladıktan sonra şöyle dedi: “ İlahi! Yıldızlar çıktı, gözler uyudu, melikler kapılarını kapadılar. Senin kapın ise açık! Her sevgili sevdiği ile baş başa. Ben de senin huzurundayım” seher vakti geldiğinde ise şöyle dua etti: “ Ey Allah’ım! Bu gece geçip gidiyor, bu gündüz ki ağarıyor ne kadar garip! Gecemi kabul ettin mi? Ondan hoşlandın mı? Yoksa onu red mi ettin? Beni izzetinle şereflendirir misin? Şayet beni kapında bırakarak azarlarsan yine de kalbimde senin keremin ve cömertliğinden başka bir şeye yer yok.”8
Ebu Muhammed el-Mekkî, Habibe’nin duasını anlattığına göre onunla muasır olmalı ve onunla sohbet etmiş olmalıdır. Habibe Hatun’nun duasına baktığımızda onun gecelerini niyazla geçirmiş olduğunu ve muhabbet ehli olduğunu söyleyebiliriz. Seher vakti yapmış olduğu duasında ise havf durumu var ki, amellerinin kabul edilip edilmeme korkusu onu çok ciddi bir şekilde endişelendirmektedir. Fakat buna rağmen onda muhabbetin daha fazla olması sebebiyle onun Allah’a her ne şekilde olursa olsun aşkla yöneldiğini görmekteyiz. Dualarında “Kahrın da hoş, lutfûn da hoş” düsturunun ağırlıkta olduğu açıkça görülmektedir.
1 Zihni Efendi, a.g.e., c.I, s.210
2 Sülemi, Zikru’n-Nisveti’l-Müteabbidâti’s-Sûfiyyat, s.53, Emine Cavide Hanım, Menâkıbu Veliyyâti’n-Nisa, Süleymaniye Kütüp. Tahir Ağa Bölümü, 344 no, s.30
3 Kur’an, Şuara, 89
4 Sülemi, a.g.e.,s.53; Molla Cami, a.g.e., s.95; Zihni Efendi, a.g.e., c.I, s.210
5 Sülemi, aynı yer
6 Sülemi, aynı yer
7 Emine Cavide Hanım, aynı yer
8 Sülemi, Zikru’n-Nisveti’l-Müteabbidati’s-Sûfiyyat, s.93, İbn Cevzi, Sıfatu’s-Safve, c.II, s.32; Münavi, el-Kevakibü’d-Düriye, V.72a; Kehhâle, Âlâmu’n-Nisa, c.II, s.223;