14 Mayıs 2008 Çarşamba

SEYYİDE AİŞE ve ÜMMÜ HASAN

SEYYİDE ÂİŞE
Âişe bint. Cafer-i Sadık, Peygamber sülalesinden Cafer-i Sadık’ın kızıdır ve Musa Kazım’ın kız kardeşidir. Dedesi Muhammed Bakır, onun da dedesi Hz. Hüseyin’dir.1 Lakabı Ümmü Ferve’dir.2 Seyyide Âişe edeb ve haya üzere yetişmiştir. Emevi halifelerinden II. Ömer diye meşhur olan Ömer b. Abdülaziz’in eşidir. Çok ibadet ederdi. İbadette nefse zor gelen ve nefsin yapmayı istemediği şeyleri yapardı. Evliya bir hanımdır.3
Seyyide Âişe bir münacatında: “Ya Rabbi! İzzetin ve Celal’in hakkı için eğer beni cehennemine koyacak olursan yine seni tevhid eder, var ve bir bilirim.” dedi.4 Başka bir rivayette ise: “İzzet ve Celaline and olsun ki; eğer beni cehenneme atarsan, tevhid halimi elime alacağım, cehennem ehli arasında dolaşıp şöyle diyeceğim; ben onu tevhid ettim; o bana azap ediyor...”5
H. 145’te Kahire’de vefat etti. Karafe kabristanlığına giderken solda Seyyide Âişe adını taşıyan mescid içinde medfundur.6
Seyyide Âişe çokça ibadet eden salah sahibi bir kişiydi. Sözlerinden onun naz makamında olduğu çıkarılabilir. O bu makama çokça ibadet ederek ulaşmıştır. Ayrıca daha önce bahsettiğimiz gibi tüm mücevheratını Beytü’l mal’e eşinin isteği üzerine vermiş eşinin vefatından sonra tekrar kendisine verilmek istendiğinde karşı çıkmıştır. Bu hareketini onun haram ve helal dairesine ne kadar çok ehemmiyet verdiğinin bir göstergesi olarak kabul edebiliriz.
ÜMMÜ HASAN
Kûfe ehlinden bir zahiddir. Zühd ve salâhı ile tanınmıştır.7Süfyan-ı Sevri ile muasır idi. Süfyan ve Abdullah b. Mübarek onunla sık sık sohbet eder, öğütlerinden feyiz alırlardı.8 Hatta bazıları Süfyan’ın onunla evlenmek istediğini söylemektedir.9
Süfyan Sevri anlatıyor: bir gün evine gittim evinde köhne bir hasırdan başka bir şey göremedim. Ona; amca oğullarına mektup yazsan bu halini düzeltseler olmaz mı? Dediğinde Süfyan’a: “Ey Süfyan! Bundan evvel sen benim gönlümde ve gözümde daha aziz ve muhterem idin. Ben dünyaya malik, kadir ve mutasarrıf olan Rab’dan istemiyorum kaldı ki buna kadir olmayan aciz kişiden nasıl isterim?” sonra sözlerine şöyle devam etti: “ Ey Süfyan! Vallahi ben üzerimden Allah’tan gafil olarak bir anın geçmesini dahi istemem.” Süfyan bu sözler üzerine ağladı.10
Ümmü Hasan’ın bu sözlerinden şu sonucu çıkarabiliriz: O, dünyaya bir yolcu gibi bakmakta ve bu sebeple ondan faydalanmayı düşünmemektedir. Ayrıca rıza makamında olması sebebiyle Allah’tan gelen her şeye razı olmaktadır ve yine bu sebeple her şeyin sahibi ve vermeye kadir olan Allah’tan bile bir şey istememektedir.
1 Zihni Efendi, Meşhur Kadınlar, c.XII, s.8
2 Evliyalar Ans.,c.II,ss.406-07
3 Zihni Efendi, aynı yer; Evliyalar Ans., s.407
4 Münavi,a.g.e., V.101b; Evliyalar Ans.,s.408,
5 Şarani, Tabakâtü’l-Kübra, c.I-II, s.216 Kehhâle, Âlâmu’n-Nisa, c.III, s.132, Tumi, a.g.e., c.III, s.350 ve c.II, s.142
6 Şarani,aynı yer;; Zihni Efendi, aynı yer; Tumi, a.g.e., c.III, s.182, c.II, s.142; Evliyalar Ans.,s.407
7 İbn Cevzi, Sıfatu’s-Safve, c.III, s.124; Mola cami, Nefehatü’l-Üns, s.695; Zihni Efendi, a.g.e., c.I, s.75; Kısakürek,Veliler Ordusundan, Büyükdoğu Yay., İst.1993, s.495; Derniki, Âbidâtü’z-Zâhidat, s.19 Sahabeden Günümüze Allah Dostları, c.IV, s.454;
8 İbn Cevzi, aynı yer; Molla Cami, aynı yer; Zihni Efendi, aynı yer; Derniki, aynı yer; Sahabeden Günümüze Allah Dostlerı, aynı yer
9 İbn Cevzi, aynı yer; Molla Cami, aynı yer; Derniki, aynı yer; Sahabeden Günümüze Allah Dostları, aynı yer; Derniki, aynı yer
10İbn Cevzi, Sıfatu’s-Safve, c.III, s.124; Molla Cami, Nefehatü’l-Üns, s.695, Zihni Efendi, Meşhur Kadınlar, c.I, s.76; Kısakürek, Veliler Ordusundan, s.495; Sahabeden Günümüze Allah Dostları, c.IV, s.454 Derniki, Âbidâtü’z-Zâhidat, s.19;Tumi, Tabakâtü’l-Kübra, c.II, s.126

5 Mayıs 2008 Pazartesi

AMİNE ER-REMLİYE

Kadın evliyalardan olup m.8. asrın sonlarında, Kudüs civarında ki Remle şehrinde yaşamıştır. 1 Doğum tarihi bilinmemektedir. Âmine Hatun zamanının büyük âbid ve zâhidlerindendir. Bir çok ünlü zâhid kendisini ziyaret için yanına giderlerdi.2 Keşf sahibi idi. İlmi seviyesinin yüksekliği ile bilinmektedir. Kalbinde dünyanın şan, şöhret ve malına karşı zerre kadar yer vermezdi. Nefsinin zevk ve arzularından uzak durur, sürekli Allah’a ibadetle meşgul olurdu. Haram ve şüphelilerden kaçması ile işini Alah rızası için yapması herkes tarafından biliniyordu. Bu sebeple herkes kendisinden dua isterdi.3
Bir gün bazı âbidler ziyaret için yanına gittiler. Onlara: “işiniz nedir?”diye sordu. Onlar da: “dua istiyoruz “ dediler. Âmine onlara: “eğer vaizler konuşmaya istekli olsalardı, ben susma bakımında en dilsiziniz olurdum. Lakin dua sünnettir!” dedi ve şöyle dua etti: “Allah varacağınız evi cennet yapsın ve ölümü benimle sizin aklınızdan çıkarmasın. İmanımızı muhafaza etsin. O rahmet edenlerin en merhametlisidir.”4görüldüğü gibi Âmine’nin bu sözünden, ölüm korkusunu hiç aklından çıkarmayıp, vaizlerin gerektiği şekilde konuşmadıklarını, onun da susmayı daha çok sevdiğini çıkarabiliriz.
Âmine er-Remliye, hastaları ziyaret ederdi. Nitekim büyük velilerden olan Bişr b. Haris hasta olduğunda onu da ziyarete gitmiştir. Amine içeride iken, İmam Ahmet de, Bişr’in ziyaretine geldi. Âmine’yi görünce Bişr’e kim olduğunu sordu. O da; bu Âmine-i Remliye’dir... hastalığımı duymuş ve Remle’den ziyaretime gelmiş, dedi. Ahmed b. Hanbel onun Amine olduğunu öğrenince Bişr’e: Ona söyle de bizim için dua etsin dedi. Bişr, Âmine’ye: Ahmed b. Hanbel’in isteğini iletince kabul etti ve elini açıp şu duayı yaptı: “Allah’ım Bişr b. Hâris ve Ahmed b. Hanbel cehennemden kurtulmak istiyorlarsa, onları kurtar... Ey merhamet edenlerin en merhametlisi.” Bundan sonrasını Ahmed b. Hanbel anlatıyor: “ o gün akşam olmuştu...uyur uyanık bir haldeydim. Semadan bir kağıt parçası gelip önüme düştü üzerine şu satırlar yazılmıştı: Rahman ve Rahim olan Allah adıyla... biz, o arzu edileni yaptık... katımızda daha üstün şeyler de var...”5
Âmine ilmiyle, zühd ve ibadetiyle tanınmış olduğundan Bişr b. Haris hazretleri gibi zatlar onu ziyaret eder ve onun ilminden, zühdünden yararlanmak isterlerdi.6 M.815’te vefat etmiştir.7 Âmine büyük zatların kendisinden dua istediği ve duası kabul olan bir velidir. Duasında Allah’ın merhametine vurgu yapılmakta ve ayrıca onun bu duasında Allah’ın merhameti ile cehennemden azad edilme unsurları birlikte zikredilmektedir. Birde onun duası korku ile Allah’ın rahmetini birlikte ihtiva etmektedir. Duasının kabulünde, onun bu isteğinin Allah’ın rahmet sıfatı ile (merhametinin geniş olması sebebiyle) birlikte zikredilmesinin ve duasında ihlas ile samimiyetin bulunmasının rolü olduğu düşünülebilir.
1 Kehhâle, Âlamu’n-Nisa, c.I, s.10; Evliyalar Ans., c.III, s.194
2 Kehhâle ,aynı yer; Tumi, Tabakâtü’l-Kübra, c.II, s.126
3 Evliyalar Ans., aynı yer; Tumi, aynı yer
4 Kehhâle, Âlamu’n-Nisa, c.I, s.10
5Münavi, el-Kevakibü’d-Düriye, V.24.a; Nebhani, Camiu Kerameti’l-Evliya, c.I, s.384; Hacı Zihni Efendi, Meşhur Kadınlar, c.I, s.22; Kehhâle,aynı yer; Şarani, Tabakatül-Kübra, c.I-II, s.220; Tumi, Tabakâtü’l-Kübra, c.III, s.342, c.II, s.126; Menkıbelerle İslam meşhurları Ans., c.I, s.378;
6 Münavi, a.g.e., V.24 a; Menkıbelerle İslam Meşhurları Ans., aynı yer; Münavi, a.g.e., V.24 a
7 Evliyalar Ans., c.III, s.194