15 Nisan 2008 Salı

İnsan Serüveninde Kadın

İnsanlığın serüveni Hz. Adem’le başladı. İlk yaratılandı erkek. İnsanlık binasını taşımaya yetmedi tek sütun. İki sütun arasındaki mesafe gözetilerek yapıya kadın eklendi.
Erkek, darü’s-selam’da karar kılmış bir bikarardı. Huzur yurdunda huzursuzdu Hz. Adem. Hayatın gayesiydi çünkü tamamlanmak, bütünlenmek. Erkeğin oluşu henüz tamamlanmamıştı. Huzursuzluğu bundan.
Adem’in sükûn bulduğu yerin adıydı Havva. Cennetin eksiğiydi. Kendisiyle teskin olunan eşti. “Onunla sükûna ersin diye” verilendi erkeğe.
Böyle başladı insanlık bütünü içerisinde kadının hikayesi. Erkeğin hikayesindeki aranan, özlenen, beklenendi kadın. Tevhide giden yolda her şeyin çift yaratılmışlığı, kadın ile erkeğin birbirini tamamlayan hayat hikayesini doğurdu.
Allah’ın el-Vedûd ve er-Rahîm isimleri tecelli etti önce kadın ile erkek arasında. Meveddet ve rahmet olarak.
Varlık, esmanın tecelligâhı. Başka başka isimlerin tecellisine sahne oldu kadın ve erkeğin varlığı.
Er-Rahman ve er-Rahîm isimleri onda tecelli etti en çok. Rahim sahibi olarak yaratılandı kadın. Bir can büyütürken rahminde el-Hâlık isminin tecellisiydi o. Bütün bu oluş es-Settâr ismi altında gerçekleşsin diye bürünsün örtüsüne.
Kadın, sevdirilendi Rasûl’e. Güzel koku ve namaz eşliğinde. Latif, seyyal ve geçirgendi üçü de. Güzel koku, hafızada hatırayı canlandırır; namaz, miraca ulaştırırdı. Kendisinde kalınmaz, kendisiyle bir yere varılırdı. Kadın, Allah’a ermenin adıydı.
Allah’a giden yolda, yolu kadından geçiyordu erkeğin. Buradaydı kadının değeri, zaafıyla yan yana. Köprü olabilirdi ya da dipsiz uçurum.
Allah ile erkek arasında. Bir yüzü hep Allah’a dönüktü kadının. Gönlünün enginliği, kalbinin rakikliği bundan. Allah ile teması doğrudan.
İtinalıydı yaratılışı. Ayrıntılı ve özenli. İnce ince işlenmişti gönlü, zihni ve bedeni. Alemin güzelliğini varlığında toplayacak kadar güzeldi. Güzelliğini anlatmak için alem seferberdi. Yağmur elleri, bahar gülüşü, gece saçları, deniz gözleri, ipek teni, musiki sesi, limandı kalbi. Baştan ayağa ahenkti. İlahi bir şiirdi. Şairlere şiir sunan. Alemin tamamlanan güzelliğiydi kadın.
Elleriyle tarif edilirdi güzellik; kadın eli değmiş gibi. Güzeli, ahengi, dengeyi gözetendi kadın. Hayat ince ve ayrıntılı bir dokuydu. Sükûnetle, nezaketle, güzellikle yaşanması gereken. Hayatı içinden kuşatan bir öze sahipti kadın.
Her güzel korunmaya değerdi. Kadının korunağıydı iffeti. İffetiyle övülmüştü kadın. Hayâda ölçü, “bir genç kızın hayâsı gibi.”
Hayatın her alanında iş yapabilirdi. Yaralıların bakımından sorumluyken cephe gerisinde, etrafında kimse kalmadığını görüp kılıcıyla Rasûlullah’ı savunan Nesibe Hatun gibi. Hayatı doldurabilirdi. Ancak o hayatın hayatiyetiyle ilgili alanlarda konumlandırıldı. Gönüllerin, evlerin ve nesillerin terbiyesi ellerine verildi. Bu, kadının hayatın sathından kalbine yükseltilmesiydi.
Kimdi kadın? Allah’ın emanetiydi kadın. Anne, abla, kız kardeş, eş, hala, teyze, nine... İsimden ibaret değildi bunlar, birer payeydi, onurdu. Kelimelerin ruhu vardı. Kadın sevilendi. Saygı duyulan, hürmet edilen, eli öpülen, korunan, gönül verilen, gönlü alınandı.
Allah’ın merhametini kendi dilimizde ifade etmek istediğimizde “anne” tek şansımız. Kendisine verilen merhamet kucağında insanlık serüvenini büyütendir anne. Toplumun kaderidir.
Yaratılış sırrı merhamette saklı. Merhamet kadında. Kadının esrarı burada. Kadından insana yol bulup, insan sırrında Yaratıcıyı tatmak.
(H. S.)

2 yorum:

  1. yazarı kim acaba? H.S.?

    YanıtlaSil
  2. Yazıyı yazan profesyonel bir yazar olmasa da değerli bir arkadaşımızdır. Eger isterseniz kendinizi tanıtın biz de arkadaşımıza iletiriz.
    Selamlar...

    YanıtlaSil