Bu bölümde, hicri ilk üç asırda yaşamış olan kadın evliyaların yaşamları; İslamî öğretiye bakışları, hayatlarını nasıl anlamlandırdıkları, Allah ve Peygamber anlayışları, Tasavvufî açılımları, erkek sufilerle olan ilişkileri, ayet ve hadisleri yorumlayış biçimleri ve tasavvuf alanındaki makamları hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Kaynak: İLK DÖNEM TASAVVUF TARİHİNDE KADIN, Sevilay KUL (2003)
Yüksek Lisans Tezi: Ankara Üniversitesi
AMRE HATUN
Habib el-Acemî’nin1 eşidir. Her gecesini ibadetle geçiren âbid ve zâhid bir hanım idi. Kendisi seher vaktine dek ibadet eder sonra kocasının yanına giderek: “ Ey adam kalk artık! Gece bitti, gündüz geldi. Yücelerin yıldızları yer yüzüne düşmeye başladı... İyiler kafilesi, yola revan oluyorlar ... sen hala duruyorsun... Bu halinle onlara kavuşman kabil değil...”2 Başka bir rivayette ise: “ Gece bitti, gün ağaracak. Oysa senin önünde uzun bir yol, bohçanda az bir azığın var! Salihler kervanı geçti, biz geride kaldık.”3 Diyerek onu ikaz ederdi. Onun bu sözlerinden ibadete ne kadar düşkün olduğu ve herkesin de ibadetle meşgul olması için çaba sarfettiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca o salihlerin çokça amel işleyerek ahiret için hazırlık yaptığını, fakat kendilerinin amelinin onlara göre çok az olduğunu düşünmektedir.
Bir gün gözlerinden rahatsızlandı. Ona: “Çok mu ağrıyor? Niçin bu kadar ağrır ki?” diye sordular. O, şöyle cevap verdi: “ Bu ne ki? Bir kalbimin ağrısını bilseniz.. O gözlerimden daha çok hasta...” Başka bir rivayette ise Neden tedavi ettirmediğini sorduklarında onlara; Kalbim beni onunla ilgilenmekten alıkoydu diyerek cevap vermiştir. 4 Bir defasında da şöyle dedi: “Kul Allah’tan gayrısıyla meşgul olmadan sadece Allah’la birlikte olarak amel işlediğinde Cebbar, ona amelinin mislini verir.”5 Onun bu ifadesinden, amelin ancak Allah hatırdan çıkarılmayarak ve onun rızasını gözeterek yapılırsa bir değerinin olabileceğini ve Allah’ın ancak bu şekilde yapılan ibadetlerin karşılığını vereceği çıkarılabilir.
Amre bir bakıma Allah’la onun birlikteliği için yapılan amellerin mükafatının daha çok olduğunu söylemektedir. Ayrıca onun, hayatını anlamlandırmada Allah’la birlikteliği merkeze koymuş olduğunu görmekteyiz.
1 Habib el-Acemî h.130’da yaşamıştır.Attar, Tezkiretü’l-Evliya, s.97
2 Şarani, Tabakâtü’l-Kübra, c.I-II, s.219
3 İbn Cevzi, Sıfatu’s-Safve, c.VI, s.35; Kehhâle, a.g.e., c.III, s.348, Tumi, Tabakâtü’l-Kübra, s.143; Sahabeden Günümüze Allah Dostları, c.V, s.462,
4 İbn Cevzi, aynı yer; Şarani, a.g.e., c.I-II, s.219; Sahabeden Günümüze Allah Dostları, c.V, s.462
5 Kehhâle, a.g.e., c.III, s.348-49; Tumi, a.g.e., s.143
7 Nisan 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder