KAMER SURESİ
Sure-i Kamer'den kalanlar...
Belirli bir saat var, tüm bildiğimiz saatlerin üstünde...
Zamanını bilmediğimiz ama yaklaştığını kesin olarak bildiğimiz ve inandığımız...
Ve tüm saatlerimiz o saate ayarlı olmazsa,heva ve hevesimize uyarak,her işin karar kılacağı noktaya inanmazsak, halimiz Nuh, Hud, Salih ve Lut Peygamberlerin kavimlerinin hali gibi olur.Bir anlık helak...
Helak anlatılarak, azap anlatılarak uyarılıyor.
Ve Kuran düşünenler için, öğüt alanlar için zor anlatılarak kolaylaştırılıyor.
Helak edilen kavimlerin ortak özelliği yalanlamış olmaları.
Hevaya uymanın getirdiği ise yalanlama ve doğruyu görememek, apaçık mucizeye bile gelip geçici bir büyü diyebilmek...
O kafirler gibi her dönemin kafirleri yalanlayabilir, aralarından çıkan peygamberi küçük görebilir, deli, şımarık, yalancı diyebilirler.
Bunun karşılığında o günün kafirine bir anlık helak vardı.
Şimdi ise yazıcılar çalışmaktadır.
Kıyametin yaklaştığını ve kesin geleceğini bilen ahir zaman ümmeti için bir anlık emir o saat anıdır.
Şimdiki kafirler o helak olan kafirlerden daha mı iyiler ya da bir kurtuluş müjdesi mi aldılar da bu kadar rahat yalanlayıp hevalarına uyuyorlar?
Veya biz bir topluluğuz daha güçlüyüz mü diyorlar?
İnananlar güç dengesinin ellerinde olduğunu anladıkları an, topluluğun, çoğunluğun, kemiyetin, hiçbir hükmü olmayacaktır.
Her iş karar bulacağı noktada bir ölçüye göre yaratılmıştır.
Ve hepsi kitapta mevcuttur.
Ve takva sahiplerine Allah'tan korkan, sakınan, günahlardan korunanlara cennette bir nur vardır.
Melik ve Muktedir'in yanında ,-yalanlayanlara bir anda helak gönderecek kadar Muktedir olanın yanında- doğrulayana, ayetlerden, kolaylaştırılan zikirden yüz çevirmeyene, heva ve hevesinden uzaklaşana doğruluk makamında olmak vardır.
Herkesin korktuğu anda , kafirler için zorlu bir günde, dersini çalışana Melik ve Muktedir'in yanında olmak, gözde olmak vardır
Bu ise süresi olan imtihanı an an güzel yazdırarak mümkün, akıntıya kapılmamakla mümkün...
Bu sureden en önemli olarak kalansa: Kafirin aynı kafir olarak küfrüne devam etmesine rağmen, müminlerin güç dengesinin ellerinde olduğunu unutmaları..
KAMER SURESİ
"Kıyamet saati yaklaştı ve ay da yarıldı" İfadenin insanda yarattığı ruh hali bir parça ürkütücü.Bu ayeti okuyunca "kıyamet" kelimesinin kökünü ve anlamını merak ettim.Kıyamet sözcüğü Kuran'ın bir çok yerinde zikredilir.Ama ilk defa beni bu kadar duraklattı,düşünme ihtiyacı hissettirdi.Kıyametin meydana geleceği saatin yakın oluşu, ilk ayette-sanki gaflette olanları uyarmak istercesine- yer alıyor.Tur Suresi'nde sorular yer alıyor.Tur Suresi'nde sorular yer alırken, Necm'de görmediğimize inanmayız diye reddedenler var.Kamer Suresi açık bir mucizeyle ayın yarılmasından bahsediyor.
"Öyleyse sen onlardan yüz çevir, o çağırıcının ne tanınmış. Ne görülmüş bir şeye çağıracağı gün"(6) altıncı ayete kadar olan ayetlerde bu yüz çevir emrinin sebepleri anlatılıyor.Bir çok defa uyarılmalarına rağmen hevalarına uyup yalanladıkları ve uyarmanın, korkutmanın bir yarar sağlamadığı anlatılıyor.
Dokuzuncu ayetten itibaren Nuh Kavmi'nin kıssasına yer veriliyor.Nuh(a.s)'ın kıssası bence,Kuran'da bahsedilen peygamber kıssaları içinde farklı bir yere sahip.Onun tevekkülü her zaman beni etkilemiştir.Öte yandan Allahu Teala suyu gönderirken öyle bir karara göre gönderiyor ki herkesin helak olduğu bir tufanda küçücük bir gemide olanlar kurtarılıyor.Allah(cc) dilediğini kurtarır.Aklın durduğu ve ancak imanla anlaşılabilecek bir nokta.
Sonunda Rabbine dua etti" Gerçekten ben, yenik düşmüş bir durumdayım.Artık sen intikam al"(10)
Nuh (as)'ın duası bir kulun Allah'a iltica edişinin güzel bir hali.Bu duayı duyduktan sonra, inkarcılara karşı yenildiğimi hissettiğim anlarda, ben de böyle dua etmeye başladım.Bir insanın elinden geleni yaptığı ama güç yetiremediği durumları anlatıyor bu dua.
"Biz de bardaktan boşanırcasına akan bir su ile göğün kapıları açtık."(11)
Göğün kapıları ifadesi kulağa çok hoş geliyor.Bir de Kur'an da çok sevdiğim bir üslup var bu ayette.Allahu Teala ifadeleri açıklarkeninsanoğluna algılayabileceği olgularla örnek veriyor "bardaktan boşanırcasına akan bir su" ifadesinde olduğu gibi.Yedinci ayette de kabirlerden çıkış hali çekirgelerin haline benzetilmiş.
"Andolsun biz bunu bir ayet olarak bıraktık.Fakat öğüt alıp düşünen var mı?"
Mevdudi dahil bir çok müfessire göre "geminin kalıntıları" bir ayet/işaret olabilir.Ancak Muhammed Esed daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor.O "burada değinilen işaret, Allah'ın insan beynini icat etme yeteneğiyle ve dolayısıyla bilinçli çabası sayesinde hayatının imkanlarını zenginleştirme gücü ile donattığına işarettir" diye yorumlamış.
Fakat öğüt alıp düşünen var mı?Bu soru türkçe mealinde bile etkileyici.Arapça dil zenginliği bakımından daha kapsamlı olduğu için eminim onda daha etkileyicidir.Bu soru hem merhamet, hem azap içeriyor.Helak ayetleri anlatılırken bir yandan Allah'ın şefkatini,merhametini gösteriyor, bir yandan da sanki uyanın ve dönün deniliyor.
" Gerçekten biz, üzerlerine uğursuzluğu daim bir günde, uğultulu bir rüzgar gönderdik."Bu ayette ayın yarılması için müstedir diyenlere biz de onları müstedir bir rüzgarla helak ettik deniliyor gibi.Azabı hissettiren ve insanın içine korku salan bir ifade de ayette geçen insanların hurma kütükleri gibi kökünden sökülüp koparılmış oldukları ifadesi
"Andolsun biz Kur'an'ı zikr için kolaylaştırdık.Fakat öğüt alıp düşünen var mı?"(17-22) Yok mu yerine var mı kullanılması sanki uyuyorsunuz, gaflettesiniz gibi kelimeleri çağrıştırdı."Var mı" kelimesi kızgınlık, sitem içeriyor.Yok mu daha yumuşak bir ifadeyi çağrıştırıyor.Bu kelime bile bu surede Allah'ın gazabının ağır bastığını hissettirmeye yetti.Yani son derece yaramaz bir öğrenciye öğretmeninin "aklını başına topla, sen kaybedersin" tarzındaki son ikazları gibi.
"Dediler ki: Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir şaşkınlık ve çılgınlık içinde kalmış oluruz"(24)
Onların bu ifadesi insanoğlunun sırf aklını kullandığı zaman düşebileceği hatayı gösteriyor.Şeytan da bu yolla mukayese yapmıştı.Yanılmıyorsam sanırım Mustafa İslamoğlu'nun bir ifadesiydi "akılcı değil ama akıllı müslüman"Gerçekten ince ve de önemli bir çizgi.Ayrıca Allah'ın dış görünüşe, ilme (faydalı ilimler hariç, boş bilgilere), mal çokluğuna, evlat çokluğuna değer vermediği, onların gözünde sıradan görünen birinin peygamber olarak gönderilmiş olmasıyla bir kez daha vurgulanıyor gibi.Allah katında üstünlük ancak takvayla...
Sonraki ayetlerde geçen imtihan şekli –dişi deveyle olan- her zaman ilginç gelmiştir.Dişi bir deveye duydukalrı öfke o kadar büyük ki sonunda onu kesiyorlar.Onlara zararı olmadığı, bilakis faydası olduğu halde imansızlıkları öyle bir safhadaki onu öldürüyorlar.Şu zamanda olduğu gibi aslında.Bazı insanların başörtüsüne duydukları korku ve öfke gibi.Hem bir parça korkuyorlar hem de onlara zararı olmadığı halde ona öfkeyle saldırabiliyorlar.Öfkelerini cansız bir nesneye yöneltip ondan öç almaya çalışıyorlar.
"Biz de onalrın üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini bir seher vakti kurtardık."(34)
Seher vakti bir kurtuluş...Zariyat Suresi'nde de zikredildiği gibi.Sonraki ayetlerde geçen helak şekli Tevrat'ta da aynı şekilde bildirilmektedir.(Zalimlerin kör edilmesi)
"Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplar da bir beraat mi var?"(43)
Bu ayette firavun ve ailesine değinilmekte.Ama sanki tüm bu kıssaların anlatılış sebebini özetlemekte aynı zamanda.
Geçmiş kavimler küfür ve inatçılıkları dolayısıyla ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar Allah'ın azabına uğramışlardır.Şayet aynı yolu takip ederseniz, sizlerinde aynı azaba uğramamanız için bir neden yoktur"deniliyor adeta.
"Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır."(45)
Bazı müfessirler bu ayetin Bedir Savaşı'na işaret ettiğini söylüyorlar. Muhammed Esed ise, tamamen materyalist dünya görüşüne dayanan bu insanların"Bu sözde ilahi vahiyleri inkar eden bizler, çok geniş bir kitleyi oluşturuyoruz.ve görüşlerimiz bu kadar çok insan tarafından kabul edildiğine göre demek ki doğrudur ve bu nedenle sonunda üstün gelecektir" düşüncelerine karşı böyle bir ayet vardır diye yorumlarken, bu ayetteki ifadenin daha geniş zamanlar üstü bir anlama sahip olduğuna inandığını belirtiyor."Bu görüş, günahkar toplumun bir bütün olarak bu dünya da uğrayacağı manevi/ahlaki ve toplumsal yıkım dışında, bilinçli günahkarlığının öteki dünyadaki sonuçlarından da söz eden müteakip ayetlerce de desteklenmektedir "demekte.
"Daha doğrusu onların asıl va'd edildikleri azap vakti kıyamettir.Kuyamet daha şiddetli ve daha acıdır."(46)
Ayetteki ifade onlar için asıl yenilginin kıyamet saatinde olduğunu belirtiyor.
"Hiç şüphesiz biz her şeyi bir kader ile yarattık"(49) "Bizim emrimiz, bir göz çarpması gibi yalnızca bir keredir"(50)
Bu iki ayette Allah'ın kudretine işarettir.Her şeyin Allah'ın ince hesaplarıyla yaratıldığını ve O'nun yüceliğini belirtiyor.
Mevdudi'ye göre 50. ayette "Kıyameti getirmek için bizim ne bir hazırlığa ne de bir zamana ihtiyacımız vardır.Bir emrimiz kafidir" ifadesi anlatılmakta.
"Andolsun biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık.Fakat öğüt alıp düşünen var mı?"(51)
Mevdudi "Yani şayet bu kainatı Adil ve Hakim bir Zat'ın yarattığını değil de, onun tesadüfen meydana geldiğini zannediyor ve sonunda bir ceza veya mükafat olmadığına inanıyorsanız, dilediğinizi yapın.Ama takındığınız bu tavır yüzünden, önceki kavimlerin teker teker helak edildiklerini de unutmayın" ifadesini kullanmış.
"Bununla beraber onların yaptıkları her şey defterlerdedir."(52) "Ve küçük büyük hepsi (levhi mahfuzda) yazılıdır."(53)
Bu ayetlerdeki yazılıdır ifadesi ürkütücü.Yaptığımız her şeyin hesabının sorulacağını hatırlatıyor.Satır satır yazılıdır küçük büyük her şey.Yani hiç kimse yaptıklarının unutulacağı yanılgısına kapılmasın
"Muhakkak takva sahipleri cennetlerde ve ırmaklar başında..."(54) "Hak meclisinde...Muktedir bir Melik'in huzurunda olacaklardır"(55)
Son ili ayetin rahmetle biteceğini beklemezdim.Bana bu kadar azaptan sonra rahmetin hatırlatılması çok güzel geldi ama rahmet kullanılırken "muttakiler" ifadesinin kullanılması da dikkate değer."Doğruluk makamı"
Dediler ki "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın"(bakara-32)
Hz. Enes (ra) anlatıyor:Resulullah (as) efendimiz bir gün ashabına hitap ederken güneş batmak üzere idi kikonuşmasını şöyle bitirdi:"Canımı kudret elinde tutan Zat' yemin ederim ki geçen süreye nisbetle dünyanın ömründen ancak bu gündüzden kalan bir zaman parçası gibi bir parça ve güneşten görebildiğimiz azıcık şey gibi bir kısım kalmıştır"(Müsned-i Ahmed 3/223)
20 Mart 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder